5 Ağustos 2019 Pazartesi

Böcekler üzerine…

Leonard Cohen Kasım 2016’da yaşamını yitirmişti. Beş gün sonra ben de evde oturmaktan sıkılıp, işsizdim o dönem çünkü, kitabımı alıp baraj gölünün yanındaki güzel kamelyeli yeşillikli parka gitmiştim. O parkı çok severdim…Her sabah baraj yoluna doğru seğirtip; deve güreşi, futbol maçları, düğünler yapılan ve akşamları da alemcilerin mangal yeri olarak kullanılan toprak açıklığa gider, akşamdan kalan çöpleri 200mt yakındaki çöp konteynerine götürür, ordan da göldeki ördekleri seyretmeye parka geçerdim. 

Cohen’i düşünmüyordum ama günlerdir içimdeki ses Dance Me to the End of Love’ı dinletiyordu bana. Kaldığım bölümü açıp okumaya başladığımda hop diye tanıdığım ama ismini bilmediğim bir böcek konuvermişti kitabıma. Böcekleri severim; suya düştüklerinde, ters döndüklerinde ya da etrafımda korkan birileri olduğunda nazikçe alır yollarını değiştiririm. Lakin bu arkadaş sayfanın üzerinde dolaşmaktan gayet memnun görünüyordu ve olduğu yerde kalmasına izin verdim. Okumaya devam ettiğim satırlarda Ressam Edward Hopper’ın yapıtlarından bahsediliyordu. Hopper’in resimlerinde hep bir hüzün vardır, ama bu hüzün sizi bunaltmaz ve resimlerini seyretmeyi seversiniz, renkleri sıcacıktır. Yazar, Hopper’ın eserlerini Bach’ın ya da Cohen’in resimdeki karşılığı olarak nitelendirmişti. Bazen bir tesadüf çemberine girmiş gibi hissedersiniz ya işte o anlardan biri diye düşünmüştüm. Cohen çemberi…

Böcek dostuma Cohen böceği adını vermemle çemberime bir Cohen halkası daha eklemiştim. Böcekler, doğadaki tüm canlılar gibi ilgi çekicidirler. Bir süre sonra kitabın satırlarından çok Cohen ilgimi çekmeyi başarmıştı. Üzerindeki noktalar, çizgiler, detaylar, renk tonları; sanki bir ressamın elinden çıkmış gibiydi. Bu böceği herkes tanır oysaki, ama bu kadar inceleme fırsatı ya da isteği olmuş mudur bilmem. Kokarca olarak tanınan Cohen böceğini, çifçiler birçok böcek gibi sevmez. Doğa her şeyi kararınca hesaplıyor da biz insanların müdahalesiyle maalesef bu karar olayının ucu kaçabiliyor. Bunda bu minik böcecik mi suçlu, biz mi? Herkesin bunu az da olsa düşünmesi gerek sanıyorum.

Sayfayı okumayı bitirdiğimde Cohen hala yandaki boş sayfada takılmaktan sıkılmamıştı. Alıp onu yakınımdaki çalıya bıraktığımda baktımki ona çok benzeyen ama bezemelerinin ve formunun daha sade ve yuvarlağından bir tane daha olduğunu farkettim. Ona bir kız arkadaş bulmuştum. Cohenler, hayli romantik olduklarından yalnız kalmamalılar zaten diye de içimden geçirip kıkırdamıştım. Doğadaki canlıların yaratılış farklılıklarına oldum olası hayranımdır. 

Her şeyden sıkılabilirsiniz; işinizden, ilişkinizden, saçınızdan, lokantada yediğiniz yemekten, yeni tanıştığınız birinden, gittiğiniz misafirlikten, izlediğiniz filmden, dinlediğiniz müzikten, bankada sıra beklemekten… Ama doğada ilginizi canlı tutacak her zaman bir şeyler bulabilirsiniz. Yeterki sakince birkaç saniye durun ve onları fark etmenize izin verin…





Not: Bahsi geçen kitap Alain de Botton’un Görmek ve Fark Etmek kitabıydı.
 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder